‘Uzay Yolcuları’ Film Eleştirisi

İbrahim Karahasan
5 min readMay 2, 2020

--

Uzay Yolcuları filmi 2016 yılında ABD’de bilimkurgu-macera filmi olarak ortaya çıktı. Filmin yönetmenlik koltuğunda Morten Tyldum oturuyor.

Film, Dünya’dan yeni koloni dünyası Homestead II’ye taşınmak isteyen 5000 yolcu ve 258 mürettabatı taşıyan Avalon gemisinde 120 yıl uyunması gereken uykuda 90 yıl kala uyanan bir yolcunun (Jim Preston) ve bu yolcunun da 1 yıl kadar sonra dayanamayıp uyandırdığı karşı cins yolcuyla (Aurora Lane) arasında geçen hikayeyi konu alıyor ve tabi aralarındaki hikayeye şahit olan ve hatta yön veren yapay zeka barmen Arthur’u da unutmamak gerekir.

Aşırı teknolojik uzay gemisi büyük bir asteroid alanından geçerken gemi kalkanında aşırı yüklenme olur ve bu yüklenme sonucunda Jim Preston’un bulunduğu uyku kapsülünün saat çipi yanar ve Jim Preston uyanır.

Jim Preston uyandığında tek uyananın kendisi olduğunu ve uyanması gerekenden 90 yıl önce uyandığını öğrenmesi biraz zamanını alıyor.

Uyandığında bir rehber eşliğinde Jim Preston ile beraber gemiyi tanıyor ve neden bu uzay yolculuğuna gerek duyduklarını acı bir şekilde anlıyoruz.

Rehberin ardından koloni hayatına giriş kursuna katılan Jim, burada bir şeylerin ters gittiğini ve kendisi haricinde herkesin uyuduğunu farketmeye başlıyor. Koloni hayatına giriş kursunda, rehber de olduğu gibi Dünya hakkında bilgiler ediniyoruz. Verilmek istenen mesajın şu olduğunu düşünmek çok da öznel bir yargı olmaz sanırım: “Dünya medeniyetler beşiği fakat pek çok kişi için (yani burada seçilmiş olan kişilerden bahsediyor) dünya aşırı kalabalık, aşırı pahalı ve aşırı abartılmış bir yer.” Bu cümle Giriş kursundaki anlatıcının sözleri. Bu cümlede bize verilmek istenen mesaj dünyanın artık gerçekten böyle bir yer olduğu. Burada bizim bilimkurgu çerçevesinde değil de realist düşünmemiz gerektiğini anlamak zor değil. Yeni bir koloni dünyasına taşınmak için çok ileri zamana gitmeye gerek yok zaten o zamanın içindeyiz ve ayrıca dünya gerçekten çözüm üretilmesi gerekecek kadar söylendiği durumda.

Daha sonrasında Jim, geminin meydanında bulunan bilgi alma noktasından kaptanın odasını öğrenir fakat orası kapalıdır. Bir sorun olduğunun artık iyice farkındadır. Kaptanın odasına giremeyince gözlemevi noktasına gelir ve burada gerçeğini, yolculuk başlayalı yaklaşık 30 yıl olduğunu ve daha 90 yıl 3 hafta 1 gün olduğunu öğrenir. Hemen çözüm aramaya başlar, dünyaya mesaj iletmek ister. Tabii ki durumu anlatmak istediği mesajın en erken geri dönüşü 55 yıl sonra olduğunu öğrenmesi de karakterimizi epey yoracaktır. Çaresiz, tek başına olan karakterimiz gemide yaşamaya başlar. İnsan zannettiği mükemmel tasarım robot barmen Arthur ile karşılaşır. Arthur ona arkadaşlık edecektir. Arthur demişken Arthur üzerinden verilmek istenen mesajlara da değinmek gerekir. Robot Arthur ne kadar iyi arkadaşlık yapsa da bir insan olmadığı için yalnızlık eksikliğini engelleyemeyecek ve sır da tutamayıp hikayeye farklı bir yön verecektir.

Robot Arthurumuz karakterimize şu mesajları vermekten de kendini alıkoyamayacaktır: “Herkes uyuyor, sen uyanıksın ama vazgeç, kontrol edemeyeceğin şeyler için uğraşıp kendini bitirme. Sen bireysin, senin hayatın seni ilgilendirir.” Tabi birey kavramını duyunca da kapitalizm akla gelmiyor değil.

Uzay gemisinde yemekhane bölümü bulunuyor ve bu bölümde uzay gemisinde bile sınıf sistemi ile karşılaşıyoruz. Her istenilen içecek ve yiyecek herkes tarafından elde edilemiyor. Şimdi düşünelim, dünya çok kalabalık ve çok pahalı diyoruz, seçkin insanlarla beraber başka bir dünyaya taşınıyoruz. Ama taşınırken bile sınıf sistemi ile karşı karşıyayız. Gideceğimiz yeni dünyada bu sınıf sistemine nasıl karşı koyacağız? Dünyanın bu kadar pahalı olmasının sebebi de karşı koyamadığımız sınıf sistemi değil mi?

Artık yalnızlığa karşı koyamayan karakterimiz, 1 yıl 3 hafta sonrasında Aurora’yu uyandırıyor. Aurora altın sınıf bir yolcu ve Jim’e acıyor, yardımcı oluyor. İkisi arasında Stockholm sendromu da diyebileceğimiz bir aşk doğuyor. Birlikte güzel, eğlenceli zaman geçiriyorlar. Jim, Aurora’ya evlenme teklifi edeceği sırada robot Arthur söylemeyeceğini belirtmesine rağmen Aurora’yı, Jim’in uyandırdığını söylüyor ve Jim için hüzün dolu zamanlar başlıyor.

Büyük meydanda Jim tarafından dikilmiş bir ağaç görüyoruz, ağacın başında da güverte şefi Gus. Ama Gus ortaya çıkacağı sırada asansör bozulması, kahvaltı noktasının bozulması gibi durumlar gerçekleşiyor. Gus, bütün bunlara sebep olan şeyleri aramaya ve çözüm üretmeye çalışıyor ancak bulamıyor, çünkü bu kadar zamanı yok. Güverte şefi Gus, nedeni belli olmayan organ yetmezliği ile hayatını kaybediyor. Tabi hayatını kaybetmeden karakterlerimize kimliğini, doktor hizmetini de kazandırıyor.

Sonrasında Gus hayatını kaybediyor ve karakterlerimiz gemiyi kurtarıyor. Jim, Aurora sayesinde ölümdem dönüyor. Aurora uyuyabilir fakat uyumuyor, Jim’i yalnız bırakmıyor. Aralarında sonu ölüm olan aşk başlıyor.

90 yıl sonunda uyanan yolcu ve mürettebat yeşillikler içinde bir gemi ile karşılaşıyor.

Filmde verilmek istenen mesajların özeti şöyle:

Film sonda verdiği mesaj ve bütününde bize verdiği mesaj ile anı değerlendirmemiz gerektiğini, çok düşünmeden, biz nasıl istiyorsak öyle yaşamamız gerektiğini, dipteki, kurtulamayacak olan insanın yanına çekebileceği bir kişi olduğunu, buna hakkının yanlış olsa da var olduğunu, ayakta kalabilmek için sadece kendini düşünmen gerektiğini, değiştiremeyeceğin şeyler hakkında çok vakit kaybetmemen ve kendini yormaman gerektiğini anlatıyor.

Film akıllara bir vahşet olayını da getirmiyor değil…

James Warren Jones, yani kendi isteğiyle ismi ‘Jim Jones’ Halkın Tapınağı (People’s Temple) adlı kült hareketinin kurucusu ve lideri olan bu kişi filmle benzerlik taşıyor. Jim Jones Halkın Tapınağı üyelerine şu sözleri söylüyor ve toplu intihara sürüklüyor insanları: “Bu dünyada yaşama şansı kalmamıştır. Şimdi öleceğiz ve uzayda uyanacağız.”

Filmdeki karakterimizin ismi James ama kendisine Jim dedirtiyor.

Dünya’da yaşamak zor olduğu için başlatılan bir yolculuğu konu alıyor bu film. Ve şimdi uyuyup uzayda uyanacağız diyen Jim ve filmde Jim isimli kişi uzayda uyanması gerekirken ters giden durumlar sonrası erken uyanıyor. Film de bu durumu ele alıyor.

--

--